Yüksek doz vitamin C ve kanser, tıp tarihinin ve günümüzün en ilginç konularındandır. Hem tıbba bakışımızı hem de bilim, sanayi, bilim adamı üçgenindeki olayları değerlendirmemizi sağlayacak bir bilimsel değerlendirme yolculuğuna çıkarmak istiyorum sizi.

Linus Pauling; 2 Nobel Ödüllü 20. Yüzyılın dahi, insancıl bilim insanı. Kuantum kimyageri ve biyokimyagerdir. Moleküllerin üç boyutlu yerleşim düzenini açıklamıştır. Bu çalışması ile Nobel ödülüne layık görülmüştür. Paulingin yaptığı çalışmalardan da faydalanan Watson ve Crick DNA’yı keşfettiklerini ve modellediklerini ilan ettiler.

Hayatını bilime ve barışa adayan bu insan 1962 de Nobel barış ödülünü, 1972 de uluslararası lenin barış ödülünü de almıştır. Hatta Linux’un yaratıcısı Linus Torvalds adını Linus Pauling’den almıştır.

Ancak Linus Pauling tüm başarılarına rağmen hayatının önemli bir kısmını vitamin C’nin kanser tedavisindeki yerine ayırmıştır.

Vitamin C ve Kanser İlk Çalışmalar;

Linus Pauling ve İskoç Cerrah Cameron tarafından 1976 ve 1978 yıllarında yayınladıkları bilimsel araştırmalarında (Proc Natl Acad Sci U S A. 1978 Sep;75(9):4538–42.) Yüksek doz vitamin C alan 100 ileri evre kanser hastasının benzer özelliklerdeki hastalara oranla 300 gün daha uzun yaşadıklarını saptamışlardır. Bu çalışmada barsak, mide, böbrek, meme, akciğer, yumurtalık kanserleri de olmak üzere ileri evre tedavi edilemeyecek kanserler dahil edilmiştir. Tüm kanser tiplerinde yüksek doz vitamin C tedavisinin hastalara yarar sağladığı gösterilmiştir.

Bu çalışmanın eleştirilen yanı ise aynı anda 2 kollu yapılmayıp eski verilerle kıyas yapılmasıdır. Yani bilimsel çalışmalarda hastalar 2 kola ayrılarak bir gruba tedavi verilir ve diğer gruba verilmez ve bu iki grup arasındaki sonuçlar karşılaştırılır. Pauling ve Cameron ise tek bir gruba damardan vitamin C verip eski verilerle kıyaslamışlardır. Tedavi edilemeyecek durumdaki hastalara vitamin C vermişler ve benzer özellikteki eski verilerle kıyaslamışlardır. Tek eleştirilen yanı budur.

1979 ve 1985 yıllarında Mayo klinikten Moertel ve Creagan 2 çalışma yayınlamışlardır (N Engl J Med. 1979 Sep 27;301(13):687–90., N Engl J Med. 1985 Jan 17;312(3):137–41.). Bu çalışmalarda 10 gram vitamin C ağız yolundan 2 ay süreyle barsak kanserli hastalara uygulanmıştı ve vitamin C’nin hiç bir yararı gösterilememişti.

Bu iki çalışma arasındaki en önemli fark Pauling ve Cameron tedavilerini Damardan 10 gr şeklinde ve uzun süreli uygulmışken, Moertel ve Creagan tedavilerini sadece ağız yoluyla ve kısa süreli (2.5 ay) olarak uygulamışlardır. Bu noktada da bilim dünyasının en önemli tartışmalarından biri başlamış oldu.

Vitamin C damardan veya ağız yolundan uygulanmasında fark var mı?
Vitamin C ağız yolundan alındığında aktif olarak emilen ve kan seviyesi sıkı şekilde kontrol edilen bir moleküldür. Yani oral vitamin C’nin kanda oluşturabileceği maksimum oluşabilecek konsantrasyon 0.260 mM dır. Bu seviye normal yani fizyolojik konsantrasyondur ve etkisi anti-antioksidan etkidir. Ancak damar yoluyla alındığında ise barsaklar by-pass edildiği için istediğiniz konsantrasyona çıkabilirsiniz.

Vitamin C kanda konsantrasyonu arttıkça etkisi değişen bir moleküldür. Yani 0.260 mM fizyolojik konsantrasyon ve etkisi ANTİOKSİDAN ETKİ iken 1 mM konsantrasyondan sonra etki tersine dönerek PRO-OKSİDAN olmaktadır. İşte bu pro-oksidan etki kemoterapi ajanlarının etkisine benzerdir ve kanser hücrelerinin DNA hasarına neden olarak kanser hücrelerini öldürür. Yani ağızdan uygulama ile damardan uygulama arasında etki tamamen farklıdır.

Bu nedenle yüksek doz vitamin C tedavisi terimi kullanıldığında sadece ve sadece damardan olan uygulamalar anlaşılır, ağız yolundan uygulama ile Yüksek Doz Vitamin c tedavisi etkisi elde edilemez çünkü ağız yoluyla ne doz alırsanız alın kandaki konsantrasyon aynıdır.

Vitamin C farmakokinetiği yani ağızdan veya damardan uygulamalardaki farklılığın detaylarını Padayatty ve ark. Çalışmalarında ortaya koymuşlardır. (Vitamin C pharmacokinetics: implications for oral and intravenous use. Ann Intern Med. 2004 Apr 6;140(7):533–7.)

Vitamin C Kanser hücrelerine nasıl etki etmektedir?
Temel mekanizma kanser hücrelerinin farmakolojik dozda uygulanan Vitamin C’nin pro-oksidan etkisinin ortaya çıkmasıdır. Yani damardan uygulamalarda 1mM üzerindeki konsantrasyonlar kanser hücrelerini öldürmeye başlamaktadır ve bu doza FARMAKOLOJİK VİTAMİN C düzeyi denir.

Farmakolojik vitamin C düzeyi elde etmek için en az 10 gr i.v vitamin C uygulanmalıdır. Ancak günümüzdeki verilerle yüksek doz vitamin C tedavisinde 0.6–1.5 gr/kg dozunda vitamin C uygulanır. Yani 70 kg ağılığındaki bir kişi için 42 gr — 105 gr vitamin C dozları uygulanmaktadır.

Farmakolojik doza çıkıldığında Vitamin C kanserli dokuda H2O2 yani hidrojen peroksit oluşturmaktadır.

H2O2 normal dokularda da oluşmaktadır. Ancak katalaz enzimi aracılığı ile su ve oksijene dönüşerek zararsız hale gelmektedir.

Ancak kanserli dokularda katalaz enzimi eksiktir bu nedenle kanserli hücreler H2O2 yi uzaklaştıramaz ve onun yıkıca etkisine maruz kalırlar (Bir çok yayında kanser hücrelerinin H2O2 yi metabolizma edmedikleri gösterilmiştir ancak bu konuda Doskey ve ark. Redox Biology dergisindeki ‘’Tumor cells have decreased ability to metabolize H2O2: Implications for pharmacological ascorbate in cancer therapy’’ Redox Biology 10 (2016) 274–284).

2. Önemli nokta Demir molekülüdür. Kanser kök hücrelerinin önemli yaşamsal moleküllerinden birisi de DEMİR dir. Kanserli hücrelerde Demir molekülü normal hücrelere oranla çok daha fazladır. Labile iron pool kanserli hücrelerde artmıştır. (Torti ve Torti nin Nature dergisindeki ‘’ Iron and cancer: more ore to be mined ‘’. Nature 342 | MAY 2013 | VOLUME 13).

Artmış Demir ile birlikte H2O2 nin bir araya gelmesi ile ortaya FENTON reaksiyonu çıkar.

Fenton reaksiyonları sonucu ortaya çıkan hidroksil radikalleridir.

 

 

 

Yani; Kanserli hücrelerde KATALAZ enzim eksikliği ve Demir fazlalığı nedeniyle YÜKSEK DOZ VİTAMİN C uygulandığında sadece ve sadece kanser hücreleri zarar görür.

Brayn G. Allen ve ark vitamin C nin etki mekanizmasını detaylı olarak tarif etmişlerdir (Cancer Cell 31, 487–500).

Eğer ortamdaki demir şelatörlerle bağlanırsa veya ortama katalar eklenirse yüksek doz vitamin C’nin sitotoksik etkisi ortadan kalkmaktadır.

Ayrıca Yüksek doz intravenöz vitamin C tedavisi kemoterapi ve radyoterapi ile kombine kullanıldığında daha başarılı sonuçlar alınmasını sağlamıştır. Sinerjistik etki ortaya çıkmaktadır.

Diğer bir önemli konu da sodyum bağımlı vitamin C transportırlarının (SVCT-2) kanser hücrelerindeki rolüdür. SVCT-2 artmış ekspresyonu kötü prognozla ilişkili bulunmuştur. Bu grup tümörlerde vitamin C tedavisinin uygulanması sakalımda anlamlı etki oluşturmuştur.

Yüksek doz vitamin C hem kemoterapi hem radyoterapi hemde tirozinkinaz inhibitörleri ile sinerjistik etki göstermesi ve hatta PARP inhibitörlerinin en önemli partneri olmaya aday selektif kanser hücrelerine sitotoksik etki gösteren bir ajandır. Kanser tedavisinin en önemli oyuncularından olmaya adaydır.

Sayın Gonzalez ve Miranda-Massari’nin kaleme aldığı “Yeni Bilgiler Işığında C Vitamini ve Kanser” hakkındaki kitabı değerli meslektaşlarım Dr. İrem Öner Özkara ve Serap Andaç ile dilimize kazandırdık.

Ayrıca kitabın çıkmasından sonraki dönemin tüm literatürü taranarak bilimsel veriler tamamlandı. Kendi tecrübelerimizi de ekledik. Vitamin C ve kanser hakkındaki bilgi kirliliklerini de temizlediğimizi düşünüyorum.

Bilim, emek ve adanmışlık ister, ucuz değildir.

Çok değerli bilim insanı Linus Pauling anısına..

Prof. Dr. Mutlu Demiray
MOKAD / 2018

Hızlı İletişim