İstanbul'da yaşayan Güney Afrikalı İngilizce öğretmeni 46 yaşındaki Judith Çubukçu, yakalandığı kanser hastalığı hakkında bilgi verdi.
Judith, hastalığa yakalanması ve tedavi sürecini şöyle anlattı: “Şikayetim olmasaydı belki de hiç doktora gitmezdim, mememde bir acı hissediyordum, ağrı vardı. Kalp ya da göğüs ağrısı sandım öncelikle. Ekim 2015'di hastaneye ilk gidişim. İstanbul'da özel bir hastanede muayene oldum. Mamografi yapıldı, biyopsi yapıldı, doktor sadece kist olduğunu ve korkulacak bir şey olmadığını söyledi.”
İLK MUAYENEMDE TEŞHİS EDİLSEYDİ, KEMOTERAPİYE GEREK KALMAYABİLİRDİ
İlk muayenede kist olduğunu fakat korkulacak hiçbir şey olmadığının söylendiğini anlatan Judith Çubukçu, şöyle konuştu: "Ağrı kesicilerle birlikte hastaneden ayrılmak zorunda kaldım. Ağrılarım devam ediyordu. İnternetten araştırdım, yakın dostlarımın da yönlendirmesiyle Medicana International İstanbul Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Sevim Kuşlu Çiçek ile tanışma fırsatı buldum. Ağrı ve acılar devam ediyordu, muayeneyi tekrarlamak zorunda kaldık. Dr. Çiçek, yaptığı ultrasonlu muayeneyle yüzde 90 kanser şüphesi ve yapılan biyopsiyle meme kanseri olduğumu doğruladı ve hemen ameliyat kararı aldık."
“MEME KANSERİSİN” YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDA BİR KELİME
Aslında aile geçmişinde kanser hikayesi olmadığını anlatan Judith Çubukçu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Genetik faktörler önemliydi ama geçmişte kanser öyküm olmama rağmen kanserdim. Hiç korkmadım, hiç endişelenmedim. Kalbimin biran acıdığını hissettim, uzun yıllar beraber olduğun sevgiliden ayrılmak gibi. Ama yenebilirim dedim. Eşim, çocuklarım ve ailemle paylaştım. Sakin olun, sakın korkmayın, grip gibi 1 aya kalmaz iyileşirim dedim ama annemi ikna edemedim. Endişesini, korkusunu yürekten hissettim."
YURT DIŞINDA TEDAVİ OLMAYI HİÇ DÜŞÜNMEDİM
Kanser teşhisinden sonra ailesinin, yakınlarının yurtdışında tedavi olması konusunda oldukça ısrar ettiğini belirten Judith Çubukçu, sözlerine şöyle devam etti: "Biran aklımdan 'belki' fikrini geçirdim. Ama son yıllarda Türkiye sağlık konusunda oldukça mesafe kat etti. Avrupa, Arap ülkeleri Türkiye'yi tercih ederken ben neden gitmeliydim ki?"
BANA LAZIM DEĞİL ASLINDA, RİSK KALMASIN, MEMEM DE VARSIN OLMASIN
Kansere espriyle yaklaştığını anlatan Judith Çubukçu, "Kansersin dediklerinde ilk aklıma gelen mememin alınmasıydı. Yaşamımı riske atıyorsa neden kalsın ki? Teşhis sonrası tüm hastalarda olduğu gibi Medicana International İstanbul Hastanesinde tümör konseyi toplandı. Alınan kararla tedaviye başlandı. Metastası zor bir kanser tümörü olmadığı için şanslıymışım. Ameliyatta tümörle beraber 4 lenf alındı. Tedavi sırasında saçlarımın dökülmesi kaçınılmazdı. An geldi çattı, saçlarım avuçlarımda kaldı. İçim buruldu, üzüldüm tabi. Ama modadır dedim geçtim. Yine gelir elbet hem de daha gür daha güzeli gelir dedim. Bakın şimdi daha güzel, mor renge bile boyattım" dedi.
TEDAVİ SIRASINDA DAHA ÇOK ÇALIŞTIM
Kanser tedavisi sırasında asla işi bırakmadığını, işine dört elle sarıldığını anlatan Judith Çubukçu, şunları söyledi: "En ağır kemoterapi aldığımda bile işten asla kopmadım. Günlük 5 saat trafikte geçirmeme rağmen yoğun iş temposuna rağmen bırakmadım. Tedavi sırasında doktorun her dediğine uydum, özellikle şekeri ve fastfoodu bıraktım."
AMELİYATI GERÇEKLEŞTİREN GENEL CERRAHİ UZMANI OP. DR. SEVİM KUŞLU ÇİÇEK AÇIKLADI
Judith Çubukçu'nun ameliyatını gerçekleştiren Medicana International İstanbul Hastanesi doktorlarından Genel Cerrah Op. Dr. Sevim Kuşlu Çiçek, Çubukçu'nun ameliyatı hakkında şu bilgileri verdi:
"Sol memede hissedilen ağrı sebebiyle Eylül 2015'te doktora gitmiş, yapılan tetkiklerle birlikte 17*15 mm çaplı bir kist olduğu söylenmiş. Hasta bize geldiğinde ise 5-6 cm çapa büyümüştü. Tetkikler ve biyopsi sonucunda sol meme kanseri tanısı aldı. Basit bir kist olduğunu düşünüp kanser tanısını öğrendiğinde ilk an zorlandı ama Judith hemen kabullendi ve sol meme koruyucu ameliyatı yapılıp medikal onkolojiye kemoterapi için yönlendirildiğini belirtti."
TEDAVİYİ TAKİP EDEN MEDİKAL ONKOLOJİ UZMANI DOÇ. DR. MUTLU DEMİRAY AÇIKLADI
Sarışın uzun boylu güzel bir bayanın ilk kez odasına büyük bir neşe ve enerjiyle girdiğini anlatan Mutlu Demiray, şöyle konuştu: "Tek başınaydı. Nasıl yardımcı olabilirim diye sordum. Ben kanserim, tedavi olmaya geldim dedi. Şaşırmıştım. Meme kanseriydi ve Evre II idi. Neşe enerji çok üst düzeyde, acaba rol mü yapıyor dedim ancak tüm tedavisi aynı enerjiyle devam etti. İlk kemoterapiden sonra saçları dökülmeye başlamıştı, bir anda judith tüm saçlarını kestirmiş tamamen kel olmuş yani ve uzun metal küpelerle beraber odama girdi ve ben mi daha güzelim Mad Max mi diye sordu. Çok gülmüştüm. Kemoterapiler boyunca neredeyse hiç sorun yaşamadık. Ne bulantı ne kusma. Hatta çok yoğun bir işi olmasına rağmen kemoterapi günleri dışında işini dahi aksatmadı. Biz doktorların ilaç olarak kabul etmediği içsel enerji herhalde en önemli ilaçtı. Judiht'i ayakta tutan ve kemoterapiyle oyun oynamasını sağlayan enerji. Kemoterapilerin yan etkilerini azaltmak ve bağışıklık sistemini güçlendirmek üzere Judith'e özel bir tüm vücut hipertermi yöntemi de uyguladık. Tüm vücut hipertermi ve vitamin C tedavileri kemoterapileri daha iyi geçirmesine ve yan etkilerin belirgin azalmasına neden olsa da en temel nokta Judith'in enerjisiydi."